Kendimizi anlamamıza yardımcı olan oldukça basit bir yöntem: televizyon izlerken kendimizi hangi tür karakterlere koyduğumuza veya özellikle hangi karakterleri sevdiğimize bakmak. Genellikle iki durum söz konusu; birincisi, kendimize benzeyen karakteri korumaya çalışırız, ikincisi, olmak istediğimiz karakteri korumak isteriz. Bu, kendimizin bir yansımasıdır. Örneğin, herhangi bir dizide genellikle zarar görmüş olan karakteri korumaya çalışırım; hatta ileride karanlık bir tarafa geçse ve kötü şeyler yapsa bile, onun için savunma yapmaktan kendimi alıkoyamam. Ama o çok büyük bir acı çekti, çok büyük bir travma yaşadı, bu yüzden onu anlamaya çalışmalıyım derim. Bu, o anki durumumla örtüşüyor, ben de çok kolaylıkla zarar görmüş hissettiğim için, benzer durumda olan karakterleri korumaya yönelik bir eğilimim oluyor. Diğer bir tür ise, ideal benliğimizin yansıması; hangi tür karakterleri özellikle sevdiğimize bakmak. Örneğin, bazı insanlar ana karakteri çok seviyor, son derece kararlı. Bu da gösteriyor ki, belki bu aşamada kendimizi bu konuda yetersiz hissediyoruz, bu yüzden bu niteliklerin kendimizde olmasını çok istiyoruz. Bu, bir tür hayranlık durumu yaratıyor, biraz idol peşinde koşmaya benziyor. Önemli olan, kendimizi hangi karakterlere koyduğumuzu fark ettikten sonra, kendimize neden bu tür karakterleri savunduğumuzu, neden bu tür karakterlere sıkça imrenip durduğumuzu sormaktır. Bu 'neden' sorusunun arkasında genellikle bilinçaltımız yatar. Kendimi onunla benzer şekilde hissettiğimizi mi düşünüyorum, yoksa ben de onun kadar acınacak bir durumda mıyım? Neden kendimi acınacak durumda hissediyorum? Bu karakterin hangi yönü tam olarak benim travmamı, tatminsizliğimi veya korkularımı tetikliyor? O zaman bazı cevaplar bulabilirsiniz. Kendimi onun gibi sıkça adaletsiz muamele gören biri olarak düşünüyorum. Bu kısım çok değerli bir bilgi; henüz bununla başa çıkmadınız, bu konuyu ciddi bir şekilde tartışmaya açmadınız, bu yüzden bu hala zihninizde sindirilmemiş durumda.
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Kendimizi anlamamıza yardımcı olan oldukça basit bir yöntem: televizyon izlerken kendimizi hangi tür karakterlere koyduğumuza veya özellikle hangi karakterleri sevdiğimize bakmak. Genellikle iki durum söz konusu; birincisi, kendimize benzeyen karakteri korumaya çalışırız, ikincisi, olmak istediğimiz karakteri korumak isteriz. Bu, kendimizin bir yansımasıdır. Örneğin, herhangi bir dizide genellikle zarar görmüş olan karakteri korumaya çalışırım; hatta ileride karanlık bir tarafa geçse ve kötü şeyler yapsa bile, onun için savunma yapmaktan kendimi alıkoyamam. Ama o çok büyük bir acı çekti, çok büyük bir travma yaşadı, bu yüzden onu anlamaya çalışmalıyım derim. Bu, o anki durumumla örtüşüyor, ben de çok kolaylıkla zarar görmüş hissettiğim için, benzer durumda olan karakterleri korumaya yönelik bir eğilimim oluyor. Diğer bir tür ise, ideal benliğimizin yansıması; hangi tür karakterleri özellikle sevdiğimize bakmak. Örneğin, bazı insanlar ana karakteri çok seviyor, son derece kararlı. Bu da gösteriyor ki, belki bu aşamada kendimizi bu konuda yetersiz hissediyoruz, bu yüzden bu niteliklerin kendimizde olmasını çok istiyoruz. Bu, bir tür hayranlık durumu yaratıyor, biraz idol peşinde koşmaya benziyor. Önemli olan, kendimizi hangi karakterlere koyduğumuzu fark ettikten sonra, kendimize neden bu tür karakterleri savunduğumuzu, neden bu tür karakterlere sıkça imrenip durduğumuzu sormaktır. Bu 'neden' sorusunun arkasında genellikle bilinçaltımız yatar. Kendimi onunla benzer şekilde hissettiğimizi mi düşünüyorum, yoksa ben de onun kadar acınacak bir durumda mıyım? Neden kendimi acınacak durumda hissediyorum? Bu karakterin hangi yönü tam olarak benim travmamı, tatminsizliğimi veya korkularımı tetikliyor? O zaman bazı cevaplar bulabilirsiniz. Kendimi onun gibi sıkça adaletsiz muamele gören biri olarak düşünüyorum. Bu kısım çok değerli bir bilgi; henüz bununla başa çıkmadınız, bu konuyu ciddi bir şekilde tartışmaya açmadınız, bu yüzden bu hala zihninizde sindirilmemiş durumda.